Alde Lotus - Bölüm 16
Tahmin edemediği bir zaman diliminde,Yuu’nun bilinci yavaş yavaş açılmaya ve kendine gelmeye başladı.
Kapkaranlık…
Kapı sesi duydu Yuu.
Neredeyim..?
Olanları hatırlamaya başladı.
Korkuyorum…
Yaklaşan adım sesleri tüylerini ürpertti.
Biri yardım etsin..!
Ona doğru uzanan eller göz bağını çözdü.Gözleri,odayı aydınlatan loş ışığa alışmaya çalıştı.
“Ağzındakini çıkaracağım.Lütfen çığlık atmaya çalışma,tamam mı?”
Ağzını bağladığı kumaş parçasını çıkarıp bir kenara atan Fujisaki,mutlu bir şekilde Yuu’ya baktı.
“Evet,evine hoş geldin Yuu.”
Yuu Fujisaki’ye bakmayıp nerede olduğunu kavramaya çalıştı.Odayı aydınlatan loş ışık kırmızı rengindeydi.Etrafında,karşısında duran sandalyeden başka hiçbir şey yoktu.
“Odanın fazla sade olduğunun farkındayım.Eğer ki uslu uslu durursan seni asıl odana götürebilirim. Burası biraz sıkıcı gelebilir.”
Fujisaki’yi duymazdan geldi Yuu.Hareket etmeye çalıştı,ancak bileklerine saplanan acıyla yüzünü buruşturdu ve durmak zorunda kaldı.
Kafasını kaldırıp bileklerini çevreleyen zincirlere baktı.Zincirlerin keskin yüzeyi,Yuu’nun her debelenişinde canını yakıyordu.
“Ne kadar az çırpınırsan o kadar az canın acır.”
Yuu’nun bileği sızlarken,onun bu lafına sessiz kalmayı tercih etti.
“Neden konuşmuyorsun Yuu?Dilin mi tutuldu?”
Fujisaki’nin sorusu karşısında,Yuu umursamaz bir şekilde ona bakmamaya gayret etti.
“Hadi ama,o kocaman zümrüt yeşili gözlerinden mahrum bırakma beni.”
Fujisaki Yuu’ya birkaç adım yaklaşıp çenesinden tuttu ve kendine bakmasını sağladı.
“Bana bak.”
Yuu hızla gözlerini çevirdi ve bakmamak için direndi.
“Bana bak dedim.”
Fujisaki Yuu’nun çenesini sert bir şekilde sıktı.Yuu ona öfkeyle baktı.
“Canını yakmak istemiyorum Yuu.Lütfen beni buna mecbur bırakma.”
Yuu konuşmamakta ısrarcıydı.Onu umursamamaya çalıştı.
“Dediklerimi yaparsan seninle çok iyi anlaşırız.”
Yuu gözlerini öfkeyle ona dikerken,Fujisaki eliyle kavradığı yüze baktı.Yuu’nun pürüzsüz cildine yakından bakmak içinde bazı hislerin kabarmasına sebep oldu.Gözlerini dudaklarına indirdi.Onu öpme isteği uyandı içinde.Çenesini yavaşça kavradı ve dudaklarını yaklaştırdı.
Tam öpeceği sırada,Yuu’nun yüzüne tükürmesiyle gözlerini kapatıp geri çekildi.
Yuu yaptığından pişmanlık duymayarak yüzüne baktı öfkeyle.
Fujisaki bir kahkaha patlattı.
Komik olan ne?
Sinirle içinden sayıp sövdü Yuu.
“Bu kadar vahşi olma.Beni kendine daha çok çekiyorsun.”
Aniden Yuu’nun belini kavradı ve kendine çekti onu.Ellerini kalçasına indirdi ve yavaşça gezdirdi.Yuu ondan kurtulmak için kendini geri çekmeye çalışırken,Fujisaki kulağına eğildi.
“Senin içinde olma isteğimi kabartıyorsun..”
Fujisaki’nin dilini kulağına sürtmesiyle Yuu irkildi.Kendini bu zincirlerden kurtarmak istedi,ancak her zorlayışında zincirler bileğini kesiyordu.
“Boşu boşuna kendini yormak sana bir şey kazandırmıyor.”
Yuu öfkeli bakışlarını ona dikmeye devam ederken Fujisaki geri çekildi.
“Şu an seninle vakit geçirmeyi çok isterdim,ancak yapılacak işlerim var.Ayrıca okula uğrayıp erkek arkadaşını kontrol etmem gerekiyor.”
Fujisaki Yuu’nun zincirlerini indirdi ve rahat hareket etmesini sağlayacak kadar genişletti.
“Zincirlerini çıkarmayacağım.Ancak asılı durmak zorunda da kalmayacaksın.Odanın içerisinde istediğin gibi hareket edebilirsin.”
Fujisaki,önceden getirdiği tabağı Yuu’nun yanına koydu.
“Sen kendine gelene kadar sabah oldu.Kahvaltını buraya bırakıyorum.Ben gelene kadar uslu bir şekilde oturmuş olursan akşam yemeğini beraber yiyebiliriz.”
Fujisaki Yuu’nun saçlarını okşamak için elini uzattı.Yuu başını hızla geri çekti.Fujisaki bozuntuya vermeyerek kapıya yöneldi ve çıkmadan ona baktı.
“Akıllı bir çocuk ol ve uslu uslu otur burada.Anlaştık mı?”
Yuu,Fujisaki’ye bakmadı.
“Birkaç saat sonra görüşürüz Yuu!”
Fujisaki son kez ona bakıp gülümsedi ve kapıyı kapattı.
Yuu kaçmak için bir çıkış aradı.Ancak görünürde tek bir pencere bile yoktu.Yerinden kalkıp kapıya yöneldi.Ne kadar sağlam olduğunu anlamak için birkaç kez tekme attı.
Kapı oldukça sağlam,üstelik demir bir kapı.Üzerinde en ufak bir etkim olmadı.Şifreli olması işleri daha da zorlaştırıyor.Bir kapının bu kadar güvenlikli olması ne kadar normal?
Yuu sıkıntıyla nefes verdi ve ellerini saçlarından geçirdi.
Ah..Ne zannediyordum ki?Kolayca kaçmama izin vermesine imkan yoktu.
Sinirle yerine geri döndü Yuu.Yere oturup dizlerini karnına çekti.Kollarını sardı ve yüzünü gömdü.
Çek şimdi aptallığının cezasını Yuu.
Neden ona inanıp da kendini tehlikeye atıyorsun ki?
Her şey açıkça bir yalandan ibaretti.
Mika’yı düşündü Yuu.Farkında olmadan bir damla yaş süzüldü yanağından.
Mika’yı özledim..
Onu çok özledim…
Bu kadar aptal olduğum için özür dilerim..
Söz veriyorum,buradan kaçmak için her şeyi yapacağım..
🍂🍂🍂🍂
“Mitsuba!”
Mitsuba ve diğerleri,kulüp odasına aniden dalan Mika’ya baktılar.
“Ah,Mika.Hoş geldin,sorun nedir?”
“Yuu..!”
Mika nefes nefese kalmış bir şekilde konuştu.
“Yuu-chan burada mı?!”
“Yuu mu?”
“Bugün hiç görmedik.Okula gelmedi mi?”
Mitsuba’nın sorusu üzerine Mika olumsuz anlamda kafasını salladı.
“Hayır,ortalıkta yok.Hiçbir yerde bulamıyorum.!”
“Siz beraber gelmiyor musunuz?”
Kimizuki’nin sorusuyla Mika soluklanmaya çalıştı ve telaşla onlara baktı.
“Sabah uyandığımda Yuu evde yoktu.Sizinle işi olabileceğinden erken gelmiştir okula diye düşündüm ancak onu bulamıyorum.!”
Mitsuba oturduğu koltuktan kalktı.
“Tamam,telefonunu aramayı denedin mi?”
“Telefonuna ulaşamıyorum..”
“Pekala,eminim ki buralarda bir yerdedir.Hocalara sormakla başlayalım tamam mı?”
Mitsuba’yı telaşla onayladı Mika.
“Tamam.Ben sınıf arkadaşlarına soracağım.Hızlı olalım.”
“Biz Shinoa’yla öğretmenlere soralım.Kimizuki ve Yoichi de etrafa baksınlar.Sonra da çatıda buluşuruz.”
Mika onlara son kez bakıp hızla sınıftan çıktı.O sırada ona doğru gelmekte olan Ferid’i gördü.
“Mika,bu telaşın ne?”
“Yuu kayıp!”
“Ne demek kayıp—”
“Sonra anlatırım,benimle gel!””
“Ne?Hey!Bekle!!”
Mika hızla Ferid’i çekiştirip koşarken Ferid de onunla birlikte koştu.Yukarı kata çıkarlarken Mika telaşla olanları anlatmaya başladı.
🍂🍂🍂🍂
“Kahretsin..Kahretsin.!”
Mika çatıda sırtını tellere yaslamış bir şekilde öfkeyle saçlarını karıştırırken,diğerleri çatıya gelmeye başladı.
“Öğretmenlerin haberi yok.”
Shinoa’nın sözüyle Mitsuba tedirginlikle onayladı onu.
“Her yere baktık,ama Yuu-kun ortalıkta görünmüyor..”
Yoichi’nin de umutsuz bir şekilde başını sallamasıyla,Mika öfkeyle bağırdı.
“Nereye gitti bu çocuk?!!”
Onun ortalıkta olmaması Mika’yı delirtiyordu.Yuu asla böyle bir şey yapmazdı.Kaçırılmış olma ihtimali onu korkutuyordu.Eli ayağı birbirine dolanmıştı.
“Sakin olun Mika-san..Bir açıklaması olduğuna eminim..”
“Ya başına bir şey geldiyse?!Ya kaçırıldıysa?!Saatlerdir ortada yok,bu asla onun yapacağı bir şey değil!”
Mika sinirle etrafta dört dönerken,Crowley Mika’ya seslendi.
“Mika.”
Mika ona seslenen Crowley’e baktı.Crowley aşağı bakıyordu. Mika onun yanına gitti.
“Bu çocuğun Yuu ile bir ilgisi olabilir mi?”
Mika,Crowley’in işaret ettiği yere bakınca çıkışa doğru ilerleyen Fujisaki’yi gördü.
“Normalde Yuu’nun peşinden ayrılmazdı,ancak bugün hiçbir şekilde ortalıkta gözükmedi.Ayrıca çıkış saati gelmeden okuldan ayrılıyor.”
“Doğru..”
Fujisaki arkasını döndü ve çatıya baktı.Ona doğru bakan Mika’ya şeytani bir gülümseme gönderdi ve okuldan çıktı.Onun gülümsemesini gören Mika,sinirle dişlerini sıkarken mırıldandı.
“Eğer bu şerefsizin Yuu’nun ortadan kaybolmasıyla bir ilgisi varsa onu gerçekten mahvedeceğim..”
Mika kendini sakinleştirmeye çalıştı.Çatının çıkışına ilerlerken ona doğru merakla bakan Mitsuba ve diğerlerine döndü.
“Ben çıkıp Yuu’yu arayacağım.”
“A-ama okul daha bitmedi..Ayrıca nerede olduğunu da—”
“Okulu umursuyor gibi mi görünüyorum?”
Mika’nın sözünü kesmesiyle tedirgin bir şekilde ona bakan Mitsuba,bir şey demeden önüne döndü.
“Beklemek istemiyorum.Burada konuşup vakit kaybetmektense gidip bir yerlerden aramaya başlamalıyım.Gerekirse o çocuğu takip edeceğim.”
Çatıda bulunan herkes ona şaşkınca bakarken,Mika sinirli ve hızlı adımlarla orayı terk etti.
🍂🍂🍂🍂
“Selam Yuu,ben geldim!”
Kapının açılma sesiyle birlikte,Yuu kafasını gömdüğü yerden kaldırıp Fujisaki’ye baktı.
“Hoş geldin demek yok mu?”
Yuu umursamaz bir şekilde başını tekrar dizlerine koydu.
“Kahvaltını da yememişsin.Halbuki en sevdiğin çöreklerden almıştım.”
Fujisaki Yuu’nun yanına gelip diz çöktü.
“Aç olmalısın.Ne yemek istersin?”
Fujisaki ona içtenlikle gülümserken,Yuu ona cevap vermedi.Fujisaki Yuu’nun elini tuttu ve bileğini inceledi.
“Kendini çok zorlamışsın Yuu.Sana çabalamanın faydasız olduğunu söylemiştim.Kendine zarar vermeni istemiyorum, buna daha fazla devam etme.”
Fujisaki endişeyle ona baktı ve ayağa kalktı.
“Bileğin kanlar içinde kalmış.Pansuman yapmamız gerekiyor.Hemen döneceğim.”
Fujisaki odadan hızla çıktı ve birkaç dakika ortadan kayboldu.Ardından,elinde acil durum çantasıyla geri geldi.Yuu’nun yanına çöktü ve çantanın içindekileri çıkardı.Bileğini eline aldı ve kesik yerlere pamuğa döktüğü tentürdiyotu sürmeye başladı.Yuu acıyla yüzünü buruşturdu.
“Özür dilerim,bu biraz acıtacak.”
Fujisaki pamuğu kesik olan her yere dikkatlice sürdükten sonra sargı bezinden birazını kesti ve yavaşça Yuu’nun bileğine doladı.Odaklanmış bir şekilde Yuu’nun bileğini sararken,Yuu elinin yanındaki makasa baktı.
Aniden aklına gelen düşünceyle makası kavradı ve hızla tutup Fujisaki’nin koluna sapladı.
Bu ani hareketle birlikte Fujisaki acıyla bağırarak ayağa kalktı ve geriye doğru sendeledi.Acı içinde kolunu tuttu ve oraya baktı.Yuu’nun koluna sapladığı yer çok derindi ve kanaması durmuyordu.
“S-sen..!Sen ne halt ettiğini sanıyorsun ha?!”
Fujisaki Yuu’nun zincirlerini kendine çekti ve Yuu’yu yerinden doğrultup ayağa kaldırdı.Eliyle Yuu’nun çenesini kavradı ve sertçe sıktı.
“Sana benimle oynamaman gerektiğini öğreteceğim.!”
Yuu,Fujisaki’nin ona öfkeyle bakan kararmış gözlerini görünce bir an pişman oldu.Onu sinirlendirip zarar almak isteyeceği en son şeydi.
Fujisaki Yuu’nun dudaklarına yöneldi ve onu sert bir şekilde öpmeye başladı.Bu hareketi Yuu’yu şok ederken panikle kafasını çevirmeye çalıştı.Ancak gücü yetmedi.O kadar sert sıkıyordu ki,kafasını oynatamadı bile.
Fujisaki Yuu’nun dudağında dilini gezdirdiği sırada,Yuu hızla Fujisaki’nin dudağını ısırdı.
Fujisaki geri çekilip kanayan dudağını elledi.
“Büyük oynuyorsun Yuu.”
Fujisaki elleriyle Yuu’nun kalçasını sardı.Yüzünü boynuna gömüp dudaklarını gezdirmeye başlayınca,Yuu aniden çığlık attı.
“B-bırak beni..!!”
“Artık konuşuyor musun?”
Yuu gözyaşları içinde konuşmaya çalışırken panikle çırpınmaya başladı.
“Y-y-yalvarırım..Yalvarırım bırak beni..!”
“Beni buna sen zorladın.Bana başka çare bırakmıyorsun.”
Fujisaki ellerini Yuu’nun alt kısmına götürünce Yuu tekrar çığlığı bastı.Fujisaki’nin ona yapacaklarını düşününce tüm vücudunu büyük bir korku kapladı.Bileklerinin acısına aldırmadan çırpınmaya başladı.
Yuu’nun düşüncesizce hareket edip kendini bu şekilde yaralaması üzerine işlerin çığırından çıktığını anlayan Fujisaki tedirgin bir şekilde geri çekilip Yuu’ya baktı.Yuu çıldırmış bir şekilde debelenip duruyordu ve bu sadece ona zarar veriyordu.
“Yuu kendine gel!”
“B-bırak beni diyorum!!Bırak!”
Yuu’nun ağlaması şiddetlenirken öfkeyle ona bağırdı.
“Bu yaptıklarından öylece sıyrılabileceğini mi sanıyorsun?!Seni öldüreceğim!!”
Fujisaki sinirli ve telaşlı bir şekilde ona baktı.Çırpındığı için bileklerinde derin kesikler oluşmuştu ve iki bileğinden de kanlar süzülüyordu.
Yuu’nun çığlıklarının ardı arkası kesilmeyince,çantadan çıkardığı iğneyi Yuu’ya sapladı.
“Derhal bırak beni!!Buradan çıkınca seni—!!”
Yuu aniden hissettiği derin acı ve uyuşmayla beraber durdu. Gözleri kapanmaya başladı.
“H-hayır…Yapma..”
Fujisaki’nin gülen yüzüne,baygın bir şekilde baktı.
“..Uyanık..K-kal—..”
Yuu uyanık kalmaya ve konuşmaya çalıştı.Ancak konuşmasına fırsat kalmadan göz kapakları ağırlaştı ve derin bir uykuya daldı.
🍂🍂🍂🍂
Mika,gecenin geç saatlerine kadar Yuu’yu aramıştı.
Okul çıkışı hızla koşup Fujisaki’yi takip etmeye çalışmıştı.Ancak Fujisaki bir yerden sonra izini kaybettirmeyi başarınca,Mika onu bir daha bulamamıştı.
Diğerleriyle birlikte bakabildiği her yere bakmıştı.Polise gitmişler,ancak polis dönebileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak sadece ufak çaplı bir arama çalışmasında karar kılmıştı.
Yuu hiçbir yerde yoktu.Mika’nın kalbini git gide daha büyük bir korku kaplıyordu.Yuu’nun odasında otururken,içini kemiren endişeler onu rahat bırakmadı.Ferid’i aramaya karar verdi.Telefonunu çıkarıp Ferid’in numarasını tuşladı ve telefon açılınca kulağına götürdü.
“Mika?”
“Selam Ferid..”
“Hey,selam.Yuu eve döndü mü?”
“Hayır..Hala ortalıkta yok ve ben kafayı yemek üzereyim..”
“Polislerden bir haber var mı?”
“Aramaya devam ettiklerini söylüyorlar.Ancak bu konunun üstüne düşmediklerini düşünüyorum.”
Mika diğer elinde duran telefona baktı ve çaresizce konuştu.
“Telefonunu evde bırakmış..Eğer yanında olsaydı eminim ki bulmamız daha kolay olacaktı..”
“Cidden..Hangi cehennemde bu çocuk.?”
“Gidebileceği hiçbir yer yok Ferid..Bakabileceğim her yere baktım..Sorabileceğim herkese sordum..Ancak onu hala bulamadım..”
Mika’nın gözleri dolunca,sessiz bir şekilde mırıldandı.
“Yuu bir anda ortadan kayboluyor ve ben elim kolum bağlı bir şekilde onun eve dönmesini bekliyorum..”
“Babana söylemek daha iyi bir çözüm değil mi?”
“Onunla konuşmak istemiyorum.Ancak bu şekilde devam ederse tek çözüm yolu bu olacak gibi gözüküyor..”
“Şu an gururlu davranmanın sırası değil Mika.Eğer babanın bulabileceğine güveniyorsan ona bunu söylemelisin.”
“Gurur yapmıyorum Ferid.!Şu an gururlu davranabileceğim bir durumda değiliz!”
“Haklısın,üzgünüm..”
Mika sıkıntıyla bir nefes verirken,tedirginlikle söylendi.
“Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı..Başına bir şey gelirse ne yapacağım ben.?!”
“Hey,biraz sakin olmaya çalışalım.Tamam mı?Ortaya çıkmasa bile onu bulacağımızdan eminim. Şu an elimizden her yeri aramaktan başka bir şey gelmiyor olabilir,ancak bu şekilde devam etmeyecek.”
“Aynı şeyleri yaşamaktan çok korkuyorum Ferid..Yuu’ya bir şey olursa ve onu da kaybedersem nasıl dayanacağım tüm bunlara?Tek yapmam gereken onun yanında olmaktı ve bunu bile beceremedim..”
“Aynı şeyleri tekrar yaşamayacaksın Mika.Her şey geçmişte kaldı.Yuu yakında yanında olacak ve siz tekrar kavuşacaksınız.Eskiyi düşünmeyi bırak. Kendini suçlamak sadece seni daha fazla dibe çekecek,Yuu için güçlü durmak zorundasın.”
Ferid’in sözleriyle olumsuz anlamda kafasını salladı Mika. Gözünden süzülen bir damla yaşla birlikte titrek bir nefes verdi.
“Yuu’yu korumam gerekirdi..Ona onu koruyacağıma dair söz vermiştim ve sözümü tutamadım..Tam bir işe yaramazım..”
“Elinde olmayan sebeplerden ötürü kendini suçlayamazsın.”
Mika başını eğdi ve sessizce Ferid’i dinledi.
“Bak,şu an en mantıklı görünen şey bunları babana anlatmak ve ondan yardım istemek.O gerekeni yapacaktır,kendisinin ve yöntemlerinin polis teşkilatından daha güçlü ve işe yarar olduğunu ikimiz de iyi biliyoruz.O bir an önce Yuu’yu bulacak,buna eminim.”
Mika’nın içine çöken huzursuzluk iyice artmaya başlarken, sessizce mırıldandı.
“Pekala.Babamla konuşacağım,teşekkür ederim..Okulda görüşürüz Ferid..”
Mika telefonu kapattı ve Yuu’nun yatağına uzandı.Onu çok özlemişti.Yastığını aldı ve kokusunu içine çekti.Tüm gün boyunca tutmaya çabaladığı gözyaşlarının yanaklarından süzülmesine izin verdi.Çok korkuyordu.Yuu’ya bir şey olduğu düşüncesi onu ölesiye korkutuyordu.
Ferid’in dediklerini düşündü Mika.Korkularını bir kenara bırakmaya çalıştı ve yanağından süzülen gözyaşlarını sildi.
Şu an güçlü durmak zorundayım..
Yuu’nun yastığına sarıldı ve gözlerini kapattı Mika.
Çok yakında kavuşacağız Yuu-chan…
🍁🍁🍁🍁🍁🍁